KİTAP OKUMANIN TARİHİ
Kitap okumaya başladığım yıllar ortaokulun ilk senesine denk gelir. Kütüphaneye gezi düzenlenmişti. El ele tutuşarak gitmiştik, internet âleminin olmadığı, çocukların evlerinde ya da internet kafelerde durmadığı, sokaklarda misket oynadığımız, çember peşinden koştuğumuz, tasolarla birbirimizi “kökmeye” çalıştığımız, alt sokakla “mahalle” maçları yaptığımız bir dönemde. Yollara asfalt yeni dökülmüştü, o zamana kadar toprak yollardan oluşan mahalle araları artık asfalttı. İş makinelerinin peşinde deli divane gibi dolanıyorduk, sanki aya çıkıyorlarmış gibi mühim bir iş yapıyorlardı. Alt tarafı asfalttı, ama bu o zamanlar benim için o kadar önemliydi ki, asfaltı düzleştiren araca bakarken arkamdan korna çala çala gelen kocaman kamyonun sesini duyamayacak kadar transa geçmiştim. Beni yol kenarına bir çırpıda çeken işçi olmasa, küçücük bedenimi artık duramayacağı mesafede fark eden kamyon şoförünün kullandığı devasa kamyonun altında kalacaktım. Belki de kitap okuma maceram ertesi...