BENİ MERAKLANDIRAN KONULAR
Beni görseydi Nuri Bilge Ceylan „koçum benim“ derdi. Yürüdüm, denizin kokusunu içime çeke çeke, emekleyen adımlarından biraz daha hızlı ilerleyen iki emeklinin hayat koşullarından şikayet eden cümlelerini duya duya, sınıfı asan liseli bir ciftin birbirine aşık aşık bakışlarını göre göre…
Bir ara büyüdüğüm sokaktan geçtim, eskiden ne kadar da kocaman görünüyordu minik zeytin gözlerime. Sokak lambasının direğinin kalenin bir ucu, diğer ucununsa üst üste koyduğumuz taslar olan sokakta şimdi kimsecikler yoktu. Bolca araba vardı, bolca sessizlik vardı, yüksekçe binalar vardı. Birkaç tane bina kentsel dönüşüme girmiş, 2 katli birkaç binanın yerinde 5-6 katli binaları görünce ruhumun daraldığını hissettim. Sanki güneş sokağa hiç gelmiyordu. Sokağın başındaki çocuk parkına geldiğimde yine kimsecikler yoktu. Sadece çocuklar değil, çocuklar oynarken onlara bağıran Almancı teyze de yoktu. Halil amcanın içinde binbir çeşit ürün olan bakkalında da kimse yoktu.
Yürüdüm, kendimi moda sokmak için değil. İtiraf etmeliyim ki üniversite zamanlarımda kendimi depresif havaya sokmak için, belki de dikkat çekmek için (belki aslında burada fazla, tek nedendi) arka arkaya Marlboro Light tüttürürdüm. Arkadaşım beni düzeltmeye çalışırdı hep “içine çek sunu doğru düzgün”. Beceremezdim. Sigaradan bir yudum çek, ondan sonra “Hiiii, annem geldi” de ki, ciğerlerine giren duman seni kendinden geçirsin. Beceremezdim, ayni akşamları ders çalışmak için buluştuğumuzda oynadığımız konsol oyunlarındaki maçları beceremediğim gibi.
Amaçsızca adımlarken büyüdüğüm sokakları aklıma bir sürü soru geldi. Daha doğrusu cevabini merak ettiğim onlarca sorum olduğunu farkettim. Bunlara yanıt bulabilecek miydim, pek sanmıyorum. Açıkcası bir yanıt da beklemiyorum, yine de insan merak etmekten kendisini de alamıyor.
Mesela, ortalamaya göre 35, Cahit Sıtkının hesabına göre 30, Teoman hesabına göre 20 sene kadar ömrüm kaldı. Gerçekten de bu kadar yasayabilecek miydim?
Mesela, kendime ne zaman otosansür uygulamaya başladım. Ne kadar yaşayabileceğimi düşünürken bile, elden ayaktan düşmemek notunu yazacaktım. Ondan sonra içimdeki sansür ajanları, başkasına bağımlı olarak yaşayanları neden ölü olarak görüyorsun dedi ve ondan sonra yazdığım tüm satırları sildim.
Mesela, beyin hücrelerimin hızla öldüğünü hissetmeme ve kendimi hiçbir zaman kindar birisi olarak sınıflandırmamama rağmen ne zamandan beri içimi kiran kişileri, konuları, durumları yasamaya direnen beyin hücrelerimin içerisinden tutabiliyordum.
Mesela, ne zamandan beri gençliğimde uzun saçlı olduğum için beni eleştiren, sonra iki erkek çocuğunun da büyüyünce beline kadar saçları olmasını sineye çeken komsunun pişkinliğine sahip olabiliyordum. (Otosansür burada da devreye girdi, komsu imam yazacakken komsu yazabildim sadece.)
Mesela, yıllarca çok büyük ayrıcalığını görmüş olsam da, ne zamandan beri ailenin tek ve bekar çocuğu olarak benden sonra annemin ve babamın mirasını, benim biriktirdiklerimi kim alacak diye düşünüyorum.
Mesela, yıllar sonra gördüğüm, sokakta beraber büyüdüğüm arkadaşımı yıllar sonra bir işletmenin başında görünce, onun kocaman adam olduğunun, benimse hala çocuk gibi olduğumun hangi şartlar altında mümkün olabildiğini düşünüyorum.
Mesela, sınıftaki öğrencilere bağırıp çağırdıktan sonra bir anda derse devam edebilen öğretmenler gibi, süratim perşembe pazarı gibiyken, nasıl oluyordu da dükkanıma gelen müşterilere gülen yüzlü olabiliyordum.
Mesela, ne zamandan beri kendimi artık önemli görmediğimi, sıradan bir hayatin sıradan bir parçası olduğumu, hissettiğim duyguların, tecrübelerin aslında çok da ortak duygular, tecrübeler olduğunu ne zamandan beri hissediyordum.
Aslında çok daha fazla konu var merak ettiğim. Merak etmediğim, daha doğrusu bildiğime neredeyse emin olduğum tek bir konu var, o da merak ettiğim herşeyin aynılarının ya da çok benzerlerinin herkes tarafından tecrübe edildiğinin. Bir merak ettiğim de, merak ettiklerimi ne zaman merak etmeyi bırakacağım. O da büyük ihtimalle ortalamanın, Cahit Sitkinin, Teomanin işaret ettikleri tarihlerin ya da öncesinin konusu olacaktır. Merak etmeyi bıraktığımda haber veririm.
Yorumlar
Yorum Gönder