CENNETE MEKTUP
Kaç
gündür yataktan kalkamıyorum, beni görebiliyor musun? Kaç gündür çorbadan başka
bir yemek yiyemiyorum, onu da adım atabilmek, yaşayabilmek için içiyorum
biliyor musun? Her sabah uyandığımda telefonumu elime alıyorum senden bir mesaj
gelmiştir belki diye, öyle ağdalı cümleler değil, sıradan ancak beni
önemsediğini belli eden bir mesaj “Seni özledim” diyen. İstersen ne kadar
ağdalı cümleler yazabildiğini de biliyorum “Sensiz geçen her bir gün daha zor
nefes alıyorum. Yüreğim daralıyor gözlerinin içerisine bakamadığımda, tenim
kuruyor, ellerim titriyor ellerini tutamadığımda, pek sevdiğim sakallarının
üzerine bir buse kondurmadıkça eksik hissediyorum kendimi, son parçası eksik
puzzle gibiyim. Neredesin bunca yıl sonra kavuştuğum, kalbimin sevgilisi,
ruhumu can katanım, nefes alışlarımın nedeni. Hadi bir an önce iyileş, can
katalım canlarımıza, hadi bir an önce koş sevgiline doğru yürümeyi yeni öğrenen
bir çocuk heyecanıyla.” gibi. Kusura kalma sevdiğim, senin gibi yazamıyorum,
dökemiyorum içimdekileri.
Bana
en son ne zaman gülümsediğini hatırlayamıyorum biliyor musun? Ege’ye doğru
bakarken bir gün “deli” demiştin bana, o zaman mı gülümsemiştin acaba yoksa
İstiklal Caddesi’nde seni sırtıma almaya çalıştığım zaman mı? Karlı bir dağın
tepesinden bırakılan kayanın çığa dönüşmesi etkisi yapıyordu bende
gülümsemen. Hızlı bir mutluluk dalgası kaplıyordu en ince damarlarıma kadar,
sonra canın acıyana kadar sarılasım geliyordu, dişlerimi sıkıyordum seni daha
fazla sevemediğim için.
Gözlerimin
içine bakarak en son ne zaman “seni seviyorum” dediğini hatırlayamıyorum
biliyor musun? İşten yorgun argın geldiğim bir gün, konuşacak halimin
olmadığını, moralimin ne kadar bozuk olduğunu fark ettiğinde beni sıkıca
sarmalayıp sonrasında gözlerimin içerisine bakarak “seni seviyorum” mu demiştin
acaba yoksa Caddebostan sahilinde gecenin bir yarısında çimlerde uzanmış başın
dizlerinde senin saçını okşarken duyduğun huzurun etkisiyle birden doğrulup
dudaklarıma ufak bir öpücük kondurduktan sonra gözlerimin içerisine bakarak “seni
seviyorum” mu demiştin. Dudaklarının arasından seni seviyorum cümlesinin
dökülmesi tatsız yemeğimi tatlandırıyordu, aldığım nefese oksijen katıyordu,
bir adım attıktan sonra diğer adımımın onu takip etmesini sağlıyordu.
Sen
gittiğinden beri zamanın bir manası kalmadı, biliyor musun? İyileşmenin de bir
manası yok seninle saatlerce yürüyemedikten, dudaklarının arasından “seni
seviyorum” cümlesi çıkmadıktan, bana gülümsemedikten sonra. Bu sana mektubum
olsun, bir gün belki yattığın yerden kalkarsın da bana kendi sesinle okursun,
belki de ben senin yanına gelirim bir gün sonsuza dek seninle beraber olabilmek
için. Cennetine selamlar olsun sevdiğim, yanına gelmek için can atıyor
sevdiğin.
Yorumlar
Yorum Gönder