VE YAŞAMAK
Pencereden süzülen ışık huzmelerinin göz kapaklarımın ardında kendisini bilinçsiz bir biçimde saklayan gözlerime gelmesiyle uyanma vaktinin geldiğini anladım. Hafta sonunun en çok bu tarafını seviyorum, ne kadar uyumam gerektiğine telefonun saati değil de biyolojik saatin karar vermesi. Gerçi son zamanlarda heyecandan uyuyabilmek benim için pek mümkün değildi. Evet, itiraf ediyorum, aslında kâğıda değil de ona “yazdım”. Hava ufak bir çocuk gibi dengesiz ve bir o kadar da masumdu. Büyükler için saçma, çocuk için çok önemli bir nedenden dolayı ağlayan çocuğun eline mevsimi ne olursa olsun verdiğiniz dondurma sonrası nasıl gülümsüyorsa hava da kasvetli, toprağı fazlasıyla suya doyurduktan sonra topraktan yükselen kokuyu hissedebilmek için belki de önce yağmurunu kesti, sonra da güler yüzünü göstererek gökkuşağı ile az önceki suratsızlığından dolayı kendisini affettirdi. Gökkuşağının büyüsüne kapılmış kendimden geçmiş bir haldeyken kim olduğunu seçemediğim birisini gördüm uzakla...