MÜZİK RUHUN GIDASIDIR
Bundan aylar önce bir akşam vakti
zihnimdeki düşüncelerle beraber sahilde aheste aheste yürürken bir eksiklik
olduğunu fark ettim; “Müzik”. İnsanlardan olabildiğince kaçmanın yöntemiydi bu,
kulaklıklar kulağımdayken kimseler rahatsız etmez, onların aptalca
konuşmalarına şahit olmazdım. Bununla beraber kendimden de olabildiğince
uzaklaşırdım. Beni derin olduğuna inandırmaya çalışan aslında oldukça sığ olan
düşüncelerime bile katlanamazdım. Evet, müzik tam olarak bunlardan uzaklaşmanın
bir yöntemiydi benim için.
Birkaç yıl önce, o zamanın asgari ücreti
gibi bir tutara aldığım kablosuz, dış ortamdan beni tamamen yalıtan kulaklık,
dışarıya adımımı atmamla beraber o gün bana yardımcı olamayacağının haberini
veriyordu. Hayır, şarjı bitmemişti ancak yine de ne sorunu olduğunu
bilemiyordum. Bugünlük de böyle olsun o zaman diyerek kısa bir yürüyüşün ardından
kendimi sahilde yürür halde buldum.
Yürürken türlü türlü cümleler bir
kulağımdan girip diğer kulağımdan çıktı ancak çıkarken küçük beynimde
tahribatlara neden oldu. Memleketin neden bu hale geldiğini konuşan, emekli
öğretmen olduğunu düşündüğüm iki kişinin konuşmasına şahit oldum. Düğünlerinin
neden yemekli olmayacağını müstakbel kocasının başına kakarak soran kadının
konuşmalarını, eğer bu kadar takı istemeseydi maddi durumlarının buna
elvereceğini ancak bu durumda bunun mümkünatı kalmadığını anlatmaya çalışan
erkeğin çırpınışlarını duydum. Önceki gece yatağa attığı kadını ballandıra
ballandıra arkadaşına anlatan gençlerden sonra, sevgilisinin kendisini
aldattığını düşünen kadının arkadaşına yakınmalarını duymam da ironikti. Bu
sene sınav sorularını Tübitak hazırlayacakmış diye cümlelerin başını
yakaladığım liselilerin sınav sisteminin iki de bir değiştirilmesinden yakınan
konuşmalarının bir kısmını duydum.
Karşı komşunun perdelerini düzgün
çekmemesinden yakınan, misafirlikte verilen ikramları yeterli bulmayan,
insanların yeterince gazete ve kitap okumadıklarından şikâyet eden, göbeğim
aldı başını gitti, eşim beni artık beğenmeyecek diyen, eskiden sahil şeridinin
yolun diğer tarafından başladığını, buraların dolgu olduğunu ve ilk depremde
buraların yıkılacağını söyleyen, Güney Kore’nin ikinci dünya savaşı sonrası
nasıl toparladığını analiz etmemiz gerek diyen, buna karşılık Finlandiya’nın
eğitim sisteminin uygulanması gerektiğini söyleyen, iyi öğrenciler için iyi
öğretmenler olmasını gerektiğini, iyi öğretmenler olmadığından dolayı
gelecekteki öğretmenlerin de kötü olacağından dolayı eğitim sisteminin kısır
bir döngü halinde kalmaya devam edeceğini anlatan, ordunun eskisi kadar güçlü
olmadığından bahseden, iki binlerin başından beri herkesin güneye yerleşme
isteğinden bahseden, sanayinin Marmara bölgesinde yığıldığını, bunun tüm
Türkiye’ye yayılması gerektiğini ancak bu altyapıyla bunun pek mümkün
görünmediğini söyleyen, sosyal medyaya bağımlı hale geldiğini ve bundan
kurtulmanın yolunu bir türlü bulamadığını söyleyen, yaptırdığını dövmelerden
pişmanlık duyduğunu ancak sildirse bile derisinin hiçbir zaman eskisi gibi
olamayacağını anlatan, sol yüzük parmağındaki yüzükle oynarken bir yandan
evlenme arifesindeki arkadaşına evlenmemeyi tavsiye eden, iş yerinde kendisine
bir türlü istenen değerin verilmediğinden, kendisine adaletsiz davranıldığını
anlatan, arabasının periyodik muayenesinden geçişinin teknisyenin inisiyatifine
kaldığını söyleyen, eskiden verimli tarla olan toprakların şimdi fahiş
fiyatlarla müteahhitlere satıldığını anlatan…
Kuş sesi duymadım, kenarında yürümeme
rağmen deniz sesi de. Hafif esinti olmasına rağmen yaprak hışırtısı da
duymadım. Aşk duymadım, gelecek günlerden umutla bahseden sözcükler de.
Zihnimi de aldım eve döndüm. Başımı kumun
altına sokmak gibi de olsa, zihnimle ve etrafta olanlarla baş edemeyeceğimi
anladığımdan kulaklığım olmadan her ne olursa olsun dışarı çıkmamaya karar
verdim.
Ne demişler, “Müzik ruhun gıdasıdır.”
Yorumlar
Yorum Gönder