KOCA GÖBEKLİ ADAM
Kahverengiye yakın geniş paçalı pantolonunun
paçalarını dizlerinin hafif altına geçecek şekilde özensizce katladı. Beyaz
saçlarının neredeyse yarısı dökülmüş, geri kalan yarısı da yuvarlak kafasında
orantısız biçimde dağılmıştı. Kısa boyunu olduğundan daha kısa, koca göbeğini
olduğundan daha fazla gösteren, belinin içerisine sıkıştırdığı krem rengi polo
yaka tişörtünün koyu kahverengi çizgileri vardı.1 metreden çok da fazla
olmayan, dibindeki “Müjgan isimli tekne ile yıldız ve hilalin olduğu diğer
tekne arasında yer alan ufak iskelenin en sığ kısmına oturdu ve ayaklarını
suyun içerisinde hafifçe oynattı. Tişörtünün cebinden uzun Tekel 2001 paketini
ve çakmağını çıkarttı. Yarısı içilmiş paketin içerisinden bir dal sigara aldı.
Kilolu boynu el verdiği kadar kafasını öne eğdi, sol eliyle siper etti ve sağ
eliyle sigarayı yakmaya çabaladı. Sağa döndü, sola döndü, el değiştirdi,
boynunu aşağıya eğerken kendini iyice zorladı ve sonunda sigarasını yakmayı
başardı. Bu başarının şerefine ilk nefesi uzun uzun aldı. Öne eğilmekten
ağrıyan boynunu rahatlatmak için kafasını geriye doğru attı. Ciğerine dolan ve
bir süre orada beklettiği duman öbeğini havaya doğru bıraktı. Rüzgâr anında
dumanı götürdü, ilk aldığı nefesin yarısını da rüzgâr almıştı.
Saçları uzunmuşçasına kafasını hafifçe sağa sola
çevirdi. Sol eliyle, sırma saçları varmışçasına saçlarını gözlerinin önünden
çekip arkaya doğru attı. Birkaç günlük olmasına rağmen uzamayan ve seyrek olan
sakallarını hacı sakalı kadar uzunmuşçasına sağ eliyle okşadı. Gözlerini
kapattı. Boynunu sola doğru hafifçe eğdi, bir yere dayanıyor gibiydi.
Yaşlandıkça iyice irileşen, delikleri büyüyen burnuyla derin bir nefes aldı,
göğsü iyice şişti. Sonra ağzından o derin havayı uzun uzun verdi. Yanakları da
balon gibi indi.
Dilinin ucunda sözcükler geliyordu da konuşamıyor
gibiydi. Sol tarafa meyleden boynunu doğrulttu. Bir sigara daha yaktı. Uzun
uzun içti, bir tane daha içti, sonra bir tane daha. Gerçeklerden yüzleşmenin
bir kaçışı yoktu. Paket bitecek ve dilinin ucuna gelenler söylenecekti. Nitekim
öyle de oldu. Paket bitti. Son sigarasını filtrenin olduğu yere kadar içti. Son
verdiği dumanın hiç bitmesini istemiyor gibiydi. Bu sefer birkaç defa kısık
kısık nefes aldı verdi hızlıca. Sanki biraz sonra denize atlayacak ve bir daha
hiç çıkmayacak gibi uzun bir nefes aldı. Bir süre öylece durdu. Sonra uzun uzun
bıraktı. Müjgân isimli tekne hafifçe sırtına dokundu. Hadi artık konuş diyordu.
Başını tekrar sola doğru eğdi. Rüzgâr durdu, deniz
duruldu, balıklar bile nefes almıyordu. Yapraklar birbirlerine susun dedi.
Kuşlar kondu. Arılar bal yapamayacak olduklarını bilseler bile en yakın çiçekte
konakladılar. Kurbağalar garip seslerini çıkartmaya ara verdi. Birbirleriyle
hırlaşan köpekler geçici bir süre ateşkes yaptılar. Balıkçılar ağlarına takılan
balıkların gitmesine izin verdiler. Bebekler uykuya daldı. Çocuklar “tıp”
oynadı. Herkes bu büyüğün konuşmasını bekledi.
“O kadar büyüleyiciydiler ki, bir defa gördükten
sonra gözlerine bakmaya korktum.”
Kısa bir süre daha bu sessizlik devam etti. Sonra
Yağmur yağmaya başladı. Suya düşen her damla canını daha da yaktı. Gözünden
akan yaşlar sol tarafına doğru aktı. Sonra ezan okunmaya başladı, irkildi. Sol
tarafına doğru bir buse kondurdu ve hızla camiye gitti.
Yorumlar
Yorum Gönder