ALIŞKANLIK
Fatih Sultan Mehmet köprüsü renkli
ışıklarıyla doğaya kafa tutup güneşin yerini almaya çalışıyordu. Denizin
kenarında, az ötede siparişi yarım saat geçerse para vermeyin diye iddialı bir
söz kurup taşıyıcıların canını tehlikeye atan pizzacıdan aldığım orta boy bol
sucuklu pizzayı, bir tanesi buz gibi, diğeri buz gibi olanı bitirirken ve
pizzayı yerken ılınacak bira eşliğinde yiyordum. Akşam sporuna çıkmış koşan
insanları görüp, sarkmış meme ve göbeğimden, aylardır doğru düzgün kesmediğim
sakallarımdan, kurt adam gibi olmuş kulak kıllarımdan, yağdan birbirine sürten
bacaklarımın pişik olmasından, ekranda daha az harf olsun ve daha rahat
yazabileyim diye Türkçe yerine İngilizce klavye kullanmama neden olan dolma
parmaklarımdan kendimden iğrendim. Bir an boğazımda pizzanın kaldığını
hissettim. Bir yudum bira içtim ve kendimden iğrenmeyi bırakıp pizzayı yemeye
devam ettim.
Ilımaya yüz tutmuş ikinci birayı da
içtikten sonra eve arabayla değil de taksiyle dönmeye karar vererek akşam saat
10’u geçmiş olmasına rağmen büfeye girdim. Doğrudan dolaba gittim, iki bira
daha aldım, siyah poşete koydum, parasını verdim, para üstünü beklemedim. Hiç
konuşmadan öylece çıktım.
Yerime döndüğümde az ötemde bir çift
gördüm. Değişik bir yaratığın kendilerine yakın bir yere oturduğunu gördüklerinde
biraz huysuzlandılar, siyah poşetten biraları çıkarttığımda ise rahatsız olup
büyük ihtimalle içlerinden “İstanbul ne kadar da bozuldu” diye söylenerek
oradan uzaklaştılar. Gülümsemekten kendimi alamadım ve bu duruma ne kadar da
alıştığımı fark ettim. Zihnimden hızla alıştıklarım geçti.
Eskiden bira pizza ritüelini beraber
gerçekleştirdiğim arkadaşımın evlenip gitmesine ve artık benimle bu ritüeli
gerçekleştirememesine alıştım.
“Son zamanlarda ne kadar da kilo aldın”
veya “götü göbeği iyice saldın” diyen insanların sözlerine alıştım.
Aynada görmekten nefret ettiğim siluetime,
iğrençliğime alıştım.
Sinema salonuna gittiğimde aramızda
birkaç koltuk bulunmasına rağmen bana yakın tarafta oturan kız ile erkeğin yer
değiştirmesine alıştım.
Meme kanseri olan annemin, trafik
kazası geçiren babamın bu dünyada olmamalarına alıştım.
Aldatılmaya ve aldatmaya alıştım.
Kendi ellerimle gömdüğüm bebeğimin elimde kalan kokusuna alıştım.
Kendi ellerimle gömdüğüm bebeğimin elimde kalan kokusuna alıştım.
Kitap okumamaya alıştım.
Trafiğin en yoğun olduğu zaman dilimde
emniyet şeridinde araba kullanmaya ve sonrasında kornalara, küfürlere alıştım.
Kusmaya alıştım.
Rakının yanında bir şey yememeye
alıştım.
Seni en kısa zamanda arayacağım deyip
aramamaya alıştım.
Gülmemeye alıştım.
Ağlamamaya alıştım.
Nedensiz ağlamalara alıştım.
Özgürlüğümün git gide kısıtlanmasına
alıştım.
Ruhumdaki koca boşluğa alıştım.
Sevmemeye alıştım.
Sevilmemeye alıştım.
Vapurda martılara simit vermemeye
alıştım.
…
Dördüncü bira bitti, büfeye gidip
devamını almam gerekiyor aslında ama öncesinde işemem lazım. Oturduğum yerden
birkaç adım atarak deniz kenarına geldim, etrafımdaki insanların varlığına
aldırmadan denize işedim. Buna da alıştım.
Yorumlar
Yorum Gönder