Kayıtlar

Kasım, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MUTLU ÖLÜM

Uzun süredir beni bir metin üzerinde çalıştırıyorlar. “Allah’ın emri” ile başlayan bir cümle, içinde iki tane de isim geçiyor. İsimlerden birisi, en küçük evladıma ait ancak diğer isim sürekli hafızamdan çıkıyor, metindeki diğer süslü kelimeler gibi.    Yaşımı merak ediyorsunuzdur, daha bir cümleyi aklına tutamayan bu adam kaç yaşında diyorsunuzdur belki kendi kendinize. Şöyle ifade etmeye çalışayım; ben çocuklarımı kış aylarında soba yanan tek odada yeşil leğen içerisinde yıkardım, suyla oynamaya çalıştıklarında etrafa su sıçrattıklarını gördüğümde açık mavi tonlarındaki maşrapayla omuzlarıyla kafaları arasındaki bölgeye hafifçe dokundururdum. Ense tıraşım geldiğinde veya kulak kıllarımın alınması gerektiğinde bunun için berbere gitmezdim, eşim alırdı. Çocuğumu saç tıraşına götürdüğümde, “saçını da yıkayalım mı abi?” diye soran berbere, hemen duşa girecek zaten deyip saçlarını yıkatmazdım masraf olmasın diye ki bu soruyu ilk defa sorup yanıtını alan berber de tekrar tekrar bu s

ÖZLEDİM

Biliyorum tam tersini yapmam gerekli ama ayaklarım sürüyerek işe gidiyorum bugün. Seni neden sevdiğimi düşünüyorum bu kadar ayaklarımı sürerken, binlerce yanıt varken verilebilecek hiçbirini düşünemiyorum, aklıma gelmiyor. Sana karşı hissettiğim duyguları nasıl ifade edebilirim ki? Ellerini bir kere bile tutamadım, gözlerinin derinliklerinde boğulabilme şansına erişemedim hiç, kadehine kadehimi kaldıramadım, “öl” dediğinde senin gösterdiğin hedefte “ölemedim”, senin soluduğun havada soluk alamadım, senin kokunu içime çekemedim doyasıya, ağzından çıkan tek kelimeyle vücudumu diken diken eden sesini canlı canlı duyamadım. Sen uzaklardaki hiç göremediğim sevdiğim, bugün gözyaşlarıma hakim olamıyorum. Hayat durdu bugün biliyor musun? Sen belki dursun istemezdin ama durdu işte, aşka nasıl engel olabilirsin ki? Biliyorum benim de bugün daha büyük bir coşkuyla çalışmamı isterdin ama yapamadım. Oturdum bir köşede, nereden geldik, nereye gidiyoruz, bizi neden bu kadar erken bıraktın, ben ne

YAPMAK İSTEDİKLERİM

Hayatım yapmak isteyip de yapamadıklarımla dolu. Bunlar için zamanın hiçbir zaman yetmeyeceğinin de farkındayım. İşin ilginci yaşlandıkça, hayal gücüyle ters orantılı olarak yapmak istediklerim de artıyor. Yani daha çok küçük yaşlarda yapmak isteyip yapamadıklarımla beraber yaşamayı öğrendim.   İlkokuldayken en büyük hayallerimden birisi okul kantininde simit satmaktı. Öğrencilere sorumluluk kazandırmak ve onların bedava iş gücünü kullanmak için yapılan bir uygulamaydı eskiden. Öğrenciler için ise herkes tarafından tanınma ve popülerlik sağlama fırsatıydı. Sınıflardaki başarılı öğrenciler seçilirdi bu iş için. Neden böyle olduğuna dair hiçbir fikrim yok zira demir bin liraları onarlı şekilde üst üste dizmesi gereken sınıfın en başarılı öğrencisinin bunu beceremediğini öğrenmiştim bir üst sınıftaki abiden. İki tane beşinci sınıf, iki tane de dördüncü sınıf öğrencisi olurdu ve kıdemliler diğerlerini yetiştirirlerdi. Yani dördüncü sınıfta seçilmediysen şansın yoktu artık. Hiçbir za