Kayıtlar

Nisan, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÇOK PİŞMANIM

Elimle şakaklarımdaki ıslaklığı sildiğim için o kadar pişmanım ki… Nereden bilebilirdim ki beni son defa öptüğünü, dudaklarının bedenime değdiğini, şefkatle saçımı okşadığını, üzerimi usulca örttüğünü, ben uyuyana kadar başımda beklediğini. İnsan nefes alırken de ölebiliyor bazen, öyle bir an geliyor ki canım dediğin, bebeğim dediğin bir anda senin katilin oluveriyor. Anlamlandıramıyorsun olanları, bebekten katil olabilir mi ki? Olabiliyor demek ki. Aşkın çiçeğin böceğin yalnızca kitaplardaki teorik olarak yazılmasından farklı bu derken bir de bakmışsın ki aslında sıradanlığın daniskasını yaşıyorsun. Gözlerimden yaşlar akarken hayatımın anlamını yitirdiğimi düşünüyordum. Günlerdir ağlıyordum, yemek, içmek hak getire, yaşamımı devam ettirmek için zorla ağzıma tıkılan yemekleri de çıkarıyordum hemen. Ona olan aşkı hayatımın merkezine ne zaman koyduğumu bulmaya çalışıyordum ancak bir türlü bulamıyordum. Nasıl bu kadar acı verici olabiliyordu? Güneşimdi o benim ancak artık ben

SENİ ALDATTIM

Yalan söyleyemeyeceğim, dün seni aldatmaya teşebbüs ettim. Dur, sinirlenme, beni bir dinle. Aldatmanın da bir mazereti olur mu diye düşünme, ben de öyle zannediyordum ama varmış meğerse ki. Hani eski Türk filminde göz açık üç kağıtçı adam her seferinde kandırıyordu ya saf köylüyü, yaptım ama sor bir kere neden yaptım diye ve her seferinde de köylüyü kandırmayı başarıyordu. Seni kandırabilir miyim bilmiyorum ama bir sor, lütfen bir sor. Teşekkür ederim sorduğun için. Biliyorsun ki seni uzun yıllardan beri seviyorum ve birlikteliğimiz de aslında daha biz doğmadan başladı belki de, biz birbirimize yazılmıştık. Lütfen dur, sakin olmaya çalış, daha cümlelerimin başındayım. Madem daha doğmadan birbirimiz için yazıldık yine de seni neden aldattım öyle mi? Bölmeden dinlersen eğer beni ve biraz da sakin kalmaya çalışırsan anlatıyorum işte. Biz birbirimiz için yaratıldık diyordum. Bebeklik arkadaşımdın önceleri benim. Annem beni uyutur giderdi komşulara, uyandığımda bilirdi ki sen b

YENİ DÜNYA (4)*

Bu sabah sensiz uyandım. Aslında uyuyamadım, doğru cümle yataktan kalktım olmalıydı. Ara sıra dalgı gözüm sonra sanki sen varmışsın gibi uyandım. Bir an mutlu oldum ama hemencecik kayboldu o mutluluk her seferinde. Gördüklerimin rüyadan ibaret olduğunu anlamak ne kadar acı verici bir bilebilsen. Rüya devam etsin istedim her seferinde, Allah da yardım etti bana, uykuya her daldığımda seni gördüm. İşte sensiz ilk günüm böyle başladı hiçbir zaman benim olmayan ve olamayacak olan sevdiğim.   Aynada şişmiş gözaltı torbalarıma, seni gördüğümden beri kesmediğim sakallarıma baktım. Hayatımın tam ortasındaydın seni ilk gördüğüm andan itibaren. Şehadet ettim her an ismini anıp, günde beş defa seni izlemeye geldim, seni gördüğümden beri yemek yiyemedim, dağıttım elimde avucumda sevgiye dair ne varsa elimde, kesmedim sakallarımı seni tavaf ettiğimden beri. Tüm ibadetlerimi yerine getirmenin huşusu vardı üzerimde. Ancak dünya gözüyle ikinci bir hayata başlıyordum sensiz ve ben buna hiç hazır

SONUÇ (3)*

Bana baktığında, sana hayran hayran bakışlarımı nasıl oluyor da göremiyorsun? Her hücremle istiyordum hâlbuki. Bana baktın bugün, bir şeyler anlattın. Ben de sana baktım, kaçırmadım gözlerimi senden. Anla istedim, yalvardı gözlerim sana. Fark ettin belki sen de, gözlerimden kaçan gözlerin hapsetti beni sensiz bir dünyaya. Kapandım içime. Çocukken kendimce geliştirdiğim bir kalp kırıklığı sendromu vardı. Birisi beni her nedenden ötürü olursa olsun ağlattığında kalbimin parçalandığını hissederdim. Milyonlarca parçaya ayrılırdı, artık bundan sonra hiçbir yapıştırıcı yapıştıramaz derdim. Her seferinde bu en kötüsüydü derdim kendi kendime. Ne zaman bıraktım bunu düşünmeyi bilmiyorum ama bugün kalbimin milyarlarca parçaya ayrıldığının ve hiçbir yapıştırıcının bunu birleştiremeyeceğini biliyorum. Ah bana bir baksaydın da ismimle çağırsaydın beni. İnsanlara sık sık isimleriyle hitap etmek onları mutlu edermiş, herkese kendi ismi güzel gelirmiş. Senden daha fazla kim mutlu edebilirdi k

FARKINDA DEĞİLSİN (2)*

Bugün sana daha da yaklaştım, bir karış vardı aramızda, aramızdaki mesafeyi kısaltmaya çalışıyorum ve sen bunun farkında değilsin. Sana bakan tüm gözleri kör etmek istiyorum, sadece sana bakmak, gözlerinin bakarak seni keşfetmek istiyorum ve sen bunun farkında değilsin. Yaşımın başında üç rakamı olmasına rağmen hala daha sanki başında bir rakamı varmış gibi davranıyorum ve sen hala bunun farkında değilsin. Sesini duyan tüm kulakları kesmek istiyorum, duymaktan asla bıkmadığım şarkı gibi sesin, seni sonsuza dek dinlemek istiyorum ve sen bunun farkında değilsin. Uyumuyorum günlerdir, uyuyamıyorum değil, rüyamda seni görememekten korkuyorum, rüyamda da olsa o mahcup gülümsemeni görememeye tahammül edemiyorum ve sen bunun farkında değilsin. Bilinçsizce uykuya daldığımda, o birkaç saatlik boşluk geçtikten sonra büyük bir pişmanlıkla uyanıyorum. Kendime ihanet ettiğimi hissediyorum, nefes alamadan yaşayabilir mi insan? Seni göremediğim bir an hayati fonksiyonlarımı yerin

BEBEKÇE BİR LİSAN (1)*

“Sevmek mastar halinde kalmalı, zira uzun uzadıya seni seviyorum diyemiyoruz” Bu döngüden çıkabilmenin yolunun ona “seni seviyorum” demekten geçtiğine kanaat getirdim sonunda. Matematiksel hesaplara girmeden, dolaysız, aniden söylemeliydim. Öyle bir söylemeliydim ki, o an nerede olduğunu unutmalıydı. Hatta belki de kendi ismini bile unutmalıydı. Aptal aptal gülümsemeliydi, yüzü pespembe olmalıydı, gözleri parlamalıydı. Bunu söylerken öyle içten söylemeliydim ki ben de, düşünmemeliydim acaba kartlarımı erken mi oynadım, kendimi ağırdan mı satmalıyım diye. Bunun için çıktım ben de yola. Dinleyin bakalım neler oldu. Mevsimlerden en aşık olduğum, İstanbul’u gezmek için en ideal dönem, doğduğum ayın son günü karar verdim onunla konuşmaya. Bu kararı aldığım andan itibaren bir yürek olarak atıyordu tüm bedenim. Hani oldu ya o an kalbim durdu, elektroşok cihazını göğüs kafesi civarımda uygulamanın bir manası yoktu, herhangi bir yerime de uygulanabilirdi. Örneğin kocaman kulak memem bu

İBADETTİ SİGARA İÇMEK

Son sigaramı ruhumda söndürdüm yine. Eskiden kolumda söndürürdüm sigaramı zihinsel acının fiziksel acıya dönüşümünü sağlayıp yaşadığımı anlayabilmek için. Onun da artık yetmediğinin farkındayım. Çaresizliğin içerisinde dolanmanın da bir faydası yok. Oturdum ben de bugün yine seni ilk gördüğüm yerde ve bir acı daha düştü yüreğime, bir kez daha yaktın içimi. Seni ilk gördüğüm yer, son gördüğüm yer aynı zamanda. Herkesin soğuktan donduğu bir kış zamanı sigara içerken görmüştüm seni orada. Artık sigara reklamları yasak ya hani, insanlara özendirilmesi istenmiyor ya hani. Sen nasıl oldu da özendirdin beni sigara içmeye. O kadar derinlere çekiyordun ki, içerilerde bir yerlerde birisi vardı sanki ve sen onu boğmak istiyordun dumanla. Öylece tutuyordun derinliklerinde. Biraz bekledikten sonra hafifçe araladığın incecik dudaklarının arasından beliriveriyordu duman. İçene bu kadar duman çekmiş olamazdın. Bir parça da gidiyordu senden o dumanla beraber. O duman hayatını anlatıyordu senin, içind