GİDİŞ


Ruhunun bedenine sığmadığı, dizlerinin bedenini taşımadığı, gözlerinden yaşların hiçbir neden yokken süzülegeldiği, telefonu açmaya üşenmekten ziyade dakikalarca konuşmanın zor geldiği, otobüse binip varman gereken yere yığınla durak olmasına rağmen otobüsteki insanların sanki seni boğazlamaya çalıştığını düşünerek ilk durakta indiğin, kaldırımda yürürken arkadaki insanların seni kovaladığını, karşındaki insanların seni üzerine üzerine geldiğini hissettiğin bir an gelir ve o an ruhunu bedeninden ayırıp başka bir diyara uçurmak istersin.

Bir büfeye girersin, o kadar cahilsindir ki ne isteyeceğini, nasıl isteyeceğini bile bilemezsin. Bana sert bir içki dersin, sanki bara girmişsin de barmenden bir bardak alkol istermiş gibi, büfeci anlamamıştır seni, senin o anki ruh halini, ilk defa alkol alacağını. Ne istediğini anlamak için sorular sorar sana. Sesini yükseltirsin ilk defa, cahilliğini bağırarak örtmeye çalışırsın, normal bir durumda senin bu agresif tavrına pabuç bırakmayacak büfeci de bakışlarındaki o anlamsız boşluktan çekinir ve fazlaca uzatmaz, sana bir şişe yüksek dereceli bir alkol verir.

Büfeden çıkarsın, kapağını açıp hızla içmeye çalışırsın ama yavaş yavaş akar, büfecinin seni kazıkladığını düşünürsün ama tekrardan içeri girmek istemezsin. Boğazından geçerken yanmaya başladığını hissedersin, midene düşen ilk damlalar alev topunun içerisinden geçiyormuş hissi verir sana. Birkaç defa kafana dikersin şişeyi, o an soyutlanmışsındır etraftan, belki sana bakıyorlardır, belki birisi seni polise şikayet etmiştir gündüz vakti açık alanda alenen alkol tükettiğin için.

Derin bir nefes çekersin sonra ve kusmaya başlarsın, miden boştur aslında, en son ne zaman yemek yediğini bile hatırlamıyorsundur ve boğazından çıkan sıvıya şaşarsın. Miden tamamen boşaldıktan sonra yeniden içersin, sonra yeniden kusarsın, sonra yeniden içersin, sonra yeniden kusarsın. Bu çevrim ne kadar sürer bilemezsin ve elinde bir şişeyle kenarda sızıp kalırsın.

Bulanan zihnin dağılması için kendini alkolün pençesine bıraktığın bir anda kendini birden alkolün yasaklayıcısı ile karşı karşıya bulabilirsin. O an içinden bildiğin tüm duaları anlamadığın bir dil dahi olsa okumak istersin. Hatta kendini daha iyi motive edebilmek, duanın daha işlevsel olması için nokta atışı dualar ile dua silsilesini sürdürmek istersin.

Her tarafın bulanık göründüğü, uyku ile uyanıklık arasında gidip geldiğin, o kadar çok içtiğin için kendi kendine kızdığın ancak bir nebze olsun kendini uyuşturup anlık da olsa ruhunun rahatlattığını sandığın, sarhoş halin geçtikten sonra canlı kanlı hayatın devam ettiği, sorunlar yumağının var olduğu yaşamın farkında olduğun saliselik anların bile canını sıktığı, elinle burnunu kaşımaya bile üşendiğin o anlarda dua etmenin nankörlük olduğunu düşünürsün. Ayık halde iken dua etmek aklına bile gelmiyorken sarhoş halde neden dua edesin ki, sıkıştığın için mi? Sen de biliyorsundur ki o an bir daha içmeyeceğine dair sözler verirsin ancak alkolün etkisi vücudundan gittikten sonra tekrardan alkol içmeye devam edersin.

Bir zaman sonra, bir odada yalnız bulursun kendini, her taraf düzenlidir, rehabilitasyon merkezinin bu kadar hoş bir yer olduğunu, seninle ilgilenen görevlinin bu kadar tatlı olduğunu bilseydin daha önceden gelirdin. Biraz hayıflanırsın kendi kendine onu daha önce görmeliydim diye, belki önceden görseydin yaşam başka türlü ilerleyebilirdi. Ancak artık iş işten geçmiştir, tavandaki ip seni bekliyordur artık.

Bu satırları yazarsın ve tavandaki ipe gidersin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İDRİS BEYİN'İN MEYHANESİ

ANLAMSIZ CÜMLELER

ÖLMEK İÇİN ERKEN