İNSAN OLMAK

Başlıkla aynı isimli, bir psikoloğun yazdığı kitaba başlamadan önce elimde eveleyip geveledim. Bir psikolog gözüyle “insan olmanın” ne manaya geldiğinden bahsediyor olmalıydı. Sorması kolay, cevap vermesi ise oldukça zor olan kocaman bir soru takıldı küçücük beynime “Sahi, insan olmak ne demekti?”. Önce zihnim karıncalanır gibi oldu, etrafıma bakındım. Ön tarafı brandalarla çevrelenmiş köy kahvesinde, sırtında özel güvenlik yazan, az ötemdeki masada oturmuş, biraz önce oynadıkları kâğıt oyunundan diğerlerini yenmiş, sesinden orta yaşlı olduğunu tahmin ettiğim adamın, keyfinden iki elini başının arkasından kavuşturup, omurgasının tam yarısından sandalyenin üst kısmında geriye doğru kendisini germesinin insan olmakla bir alakası olduğunu düşündüm. Bundan sonra ise insan olmanın ne olabileceğine dair bir diz düşünce geldi aklıma.
“Bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim.” şeklinde başlayan, ilkokul sonrası arkadaşlarımıza yazdığımız hatıra defterlerinin beyaz olan sayfalarının yaş ilerledikçe siyaha dönmesi, bu sefer siyah defterlere beyaz kalemle kendimize yazdığımız notlar, günlükler… İnsan olmak yaşlandıkça kirlenmek ve yalnızlaşmak olabilir miydi?
“Gözlerinin içinde kaybolmak istiyorum.” gibi romantik olmakla beraber çok iddialı cümlelerle aşk yaşarken, birden bire kaybolmak istediğin gözlerin onda olmadığı fark edilmesi ve kaybolunası olduğu düşünülen yeni gözler bulunduktan sonra ayrılık konuşması bile yapılmadan yolların sonlandırılması… İnsan olmak omurgasız olmak olabilir miydi?
“…gibi insan” bir kelimesi eksik benzetmede, başlangıç kısmına “hayvan” kelimesini ekleyenin “melek” kelimesi kullananı kötümser olmakla suçlaması… İnsan olmak işine geldiği gibi davranmak olabilir miydi?
Küfürlü konuşmanın günden güne samimiyet, içtenlik, doğallık olarak kabul edilerek, önceleri kötü bir kelime ettiğinde o gece uyuyamayanın, zamanla “doğal” olması… İnsan olmak kötülükleri kendi bünyesinden barındırabilmek için bahaneler üretmek olabilir miydi?
Bir durum karşısından iki tarafından birbirini yalancılıkla suçlaması, sonra her iki tarafında hayatına devam etmesi, yani aramızda en az bir kişinin yalan söylediğini biliyor olmamız… İnsan olmak ustalıkla ve “yakalanmadan” yalan söylemek olabilir miydi?
Git gide bakış açımızın daralması ve en ufak bir karşıt görüşe dahi hiçbir tahammül gösterilmemesi… İnsan olmak, kişisel gelişimi tuvalet eğitiminden sonra terk etmek olabilir miydi?
O an sahip olduklarımızın, gerçekliklerimizin ve doğrularımızın temelini oluşturması ve dolayısıyla bunların olmaması gerekirken göreceli hale gelmesi… İnsan olmak kıvrak olmak, mutlak gerçekten bağımsız kendi doğrularımızı gerçekmiş gibi algılamak olabilir miydi?
Ne yapıyorum ben diye kaşlarımı biraz çattım. İnsan olmanın ne kadar vahim olabileceğini anladım. Kitabı daha sonra okumamak ve yalnızca Starbucks’tayken orada oturduğumu belli edecek şekilde masaya yerleştirip, büyük boy bardakla beraber fotoğraf çekip Instagram’a eklemek üzere çantama koydum. Ve sonra eve gidip televizyon izledim.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İDRİS BEYİN'İN MEYHANESİ

ANLAMSIZ CÜMLELER

ÖLMEK İÇİN ERKEN