BEN BİTTİM
Sigaranın dumanını üfleyiş biçiminden anlamalıydım
o gün başıma gelecekleri. Öyle bir üfledin ki dumanı, dans ediyordu sanki
duman, yüzüne hafifçe vuran ay ışığı kumral tenine değerken, ağzından çıkan ilk
duman kitlesi, orta kalınlıktaki, vişne rengi rujla beraber enfes görülen alt
dudağını dansa kaldırıyordu. Büyük bir hevesle karşılık verdi alt dudağın,
eskiden ilkokulda öğrenciler için düzenlenen “çay” lardaki kızların erkekleri
mahcup bekleyişinden eser yoktu. Bunu gören alt dudağının yarı kalınlığındaki
üst dudağın, ben de burayım beni de ihmal etme der gibi dumana sırnaştı ve
böylece başladı dudaklarınla duman arasındaki dans.
Bakakaldım öylece sana, o kadar neşeliydin ki
dumanla dans ederken, hayran olduğu çocuğu bilye oynarken izleyen kız gibi attı
yüreğim. Bir yandan seni ilk defa bu kadar neşeli gördüğüm için şaşkın şaşkın
gülümserken diğer bir yandan da ne oldu acaba diye içim içim kemiriyordu. Bilmezsin
ama normalde kemirme duygusunun ağır basması gerekirken seni mutlu görmenin
huzuru çöktü üzerime.
Bir rüzgar esti, titrediğini hissettim. Ay tüm
çıplaklığıyla tepedeydi, rüzgar onu da titretmiş olmalıydı. Nefret ettiğim
rüzgardan bu kadar keyif alabileceğimi daha önceden hiç düşünmemiştim. Aramızda
onlarca insan olmasına rağmen senin kokunu aldı getirdi bana, belki de son defa
kokladım seni o akşam. Benim kokumu nereden biliyorsun diye sorma, seven bilir,
hiç koklamasa da bilir. Buram buram içime çektim seni, sen oldum, benim
bedenimde senin ruhunla beraber oturdum birkaç saniye boyunca. Uzun uzun sohbet
ettik, neden güneşlenmenden önce sakallarını kesmedin diye sordun bana, ben de
sana saçların neden bu kadar güzel diye sordum. Saatlerce konuştuk o birkaç
saniye içerisinde ve sonra başka bir rüzgar aldı götürdü seni benden. Daha da
fazla üşüdün, üzerimdeki montu çıkarttım, sana getirmek istedim ama
getiremedim. Kalbin balon oldu, ayaklarıma bağlandı ve onları kaldırdı,
yürüyemedim. Sürüneyim istedim, baktım kollarım yok, az önce ruhuna sarılırken
sana vermişim üşüme diye.
Sigarayı filtresine kadar içme huyunu kimden aldın
bilmiyorum ama iyi ki böyle bir adetin var. Yoksa seni bu kadar uzun uzadıya
nasıl izleyebilirdim ki? Keşke birisi de uzun sigara içmeye alıştırsaydı seni,
daha da fazla görebilirdim narin parmaklarını, benimkiyle yarışabilecek düzeyde
üzün kirpiklerini, tüm kızları kıskandıracak, biçimli kaşlarını. Nihayetinde bu
rüya da bitmek üzereydi. İzmariti öyle bir söndürdün ki, kolumda hissettim sanki,
metal kül tablasına değil de sanki benim üzerinde söndürüyordun. Ancak acı
değildi bu, keyifti, tatlı acı biber olur ya hani onun gibi. Sen dokunmuştun o
sigaraya, o da bana dokunmuştu, dolayısıyla ben de sana dokunmuş oluyordum.
Aptal aptal gülümsememi görenler benimle dalga geçmişler midir acaba?
Ama sen ikinci sigara için beklemezdin ki,
birinciyi içer, sonra göğüslerini şişirip derin bir nefes alır, minik, birkaç
lokmada bitecek gibi minicik elma gibi elmacık kemiklerinle yanağını aynı
düzeleme getirip nefesini verirdin, sonra da giderdin, gitmedin. Derin derin
nefes almadın, paketinden bir sigara daha çıkarttın. Tedirgin oldum, az önce
dumanla dans ediyordu dudakların, mutluluktan salsalar yapıyordun ancak ilk
defa üst üste iki tane sigara içiyordun. Sigarayı, bir defa bile olsun
dokunabilmek için hayatımı bir çırpıda o an oraya bırakabileceğim dudaklarının
arasına yerleştirdin. Etrafına bakındın, ateş aradığın belliydi, o serin havada
alevler içerisinde yanan bedenimin herhangi bir yerine değdirsen o sigarayı,
kendiliğinden yanardı biliyor musun?
Benim için bir işaretti bu belki de, seni uzun
uzadıya izlediğimi fark etmiştin. Tabi ya, nasıl olurda anlamazdın, sen hep
aynı yerde sigara içiyordun, ben hep aynı yerde seni izliyordum, bilinçaltına yerleşmiştim
işte sonunda, sigaranı yakmam için beni bekliyordun, anladın sen de benim ne
kadar beceriksiz olduğumu, bir ışık çaktın bana. Hızla doğruldum, kalabalığın
arasından çakmağımı elime alarak sana doğru geldim, sadece birkaç adım kala
kalbimin bedenime gerektiğinden fazla kan pompaladığını, sanki ağzıma kan
damlacıklarının geldiğini hissettim, gayri ihtiyarı elimi ağzıma götürdüm. Herhangi
bir şey yoktu ama çakmak yere düştü. Hızla eğilip aldım ve sana baktığım anda
keşke o kanlar içerisinde boğulsaydım dedim.
Birisi geldi, sırtı bana dönük, hafif çapraz
duruyor, deri montunun altında sağlam bir cüssesi olduğu belli, kafası vücuduna
göre biraz küçük kalmış. Montunu çıkartıp senin omuzlarına yerleştirdiğinde,
sağ elini, bel gamzelerinin tam ortasına yerleştirip sana doğru eğilip, senin
de ona karşılık verip eğildiğinde, eğilirken iki elinle onun kafasından
tuttuğunda, artık daha fazla bükülemeyeceğini anladığınızda dudaklarınız
birbirine kenetlendiğinde, az önce mutluluktan dans eden alt dudağın, onun
dudaklarının arasında kaldığında, üst dudağının da size eşlik ettiğinde, neden
mutluluktan dudaklar dans eder ve bu kız hiç üst üste iki defa sigara içmezdi
sorularının yanıtlarını aldığımda…
Ben bittim…
Yorumlar
Yorum Gönder