MEYHANELERİ SEVME NEDENİM


Meyhaneleri sevme nedenlerimden bahsetmek istiyorum sizlere. Yazıda geçen meyhane kelimesiyle ifade ettiğim, salaş, tabelasında, artık alkol reklamları yasak olduğundan dolayı isimleri yazmayan ancak Efes Pilsen veya Tuborg olduğu anlaşılan, dış dünyadan bir perde ile izole edilen mekânlar olacaktır. Restoran ile kastettiğim ise nispeten lüks, özellikle Cuma ve cumartesi akşamları rezervasyonsuz giremeyeceğiniz, kılık kıyafetinize bir tık daha dikkat etmenizi gerektirecek yerler olacaktır.

Meyhanelere giderken rezervasyona ihtiyaç duymazsınız. Canınız sıkılır, pratik, kolay ulaşılabilir, sizin dilinizden anlayan insanların olduğu bir yere gitmek istersiniz ve doğrudan meyhaneye gidersiniz. Canınızın sıkkınlığını planlayamayacağınıza göre rezervasyon da sizin için gereksiz bir teferruattır ve kapıdan çevrilmeyeceğiniz bir yere gitmek istersiniz. Burası tam olarak sizin içindir. Restorana gidiş için günler öncesinden, bazen haftalar öncesinden planlar yapılır. Bazen masalar özel olarak tasarlatılır, pastalar, mumlar, çiçekler ayarlanır. Bu çok özel alana ancak düzgün bir planlamayla gidilir ve buralara gidenler hayatlarını nispeten planlayarak yaşarlar.

Meyhaneye genelde yalnız gidilir. Çünkü bilirsiniz ki sizi ancak sizin gibiler anlayabilir. İnsanlar kocaman masalarda yalnız başlarına otururlar. Bazen 8 kişilik bir masanın bir ucunda siz oturursunuz diğer ucunda ise daha önceden hiç görmediğinizi başka birisi. Restoranlarda yalnız insan bulmanız zordur. Eğer yalnızsa da kuvvetle muhtemelen oraya piyasa yapmaya gitmiştir. Terfiinizi, doğum günlerinizi, yeni kararlarınızı kutlarsınız kocaman masalarda. Masanın uçlarında oturan kişiler kadehlerini tokuşturamazlar, uzaktan uzağa göz göze gelirler, sağ ellerinde kadehler uzaktan uzağa hafifçe biraz daha yukarı kaldırırlar, gülümserken kafalarını bir miktar aşağıya doğru eğerler.

Meyhaneye genelde kaybedenler gider. İçlerinde bir yerlerde hayatın kendisine haksızlık yaptığını düşünürler. Âşık olduğu kadını türlü oyunlarla başkası çalmıştır veya onca emek sarf ettiği kadın ona ihanet etmiştir. İş yerinde terfi almayı beklerken hiç beklemediği bir biçimde hüsrana uğramıştır. Annesi ve babası her zaman küçük kardeşine çok daha fazla özen göstermiştir. Restorana genelde kutlama için gidilir, ortada bir başarı vardır. Meyhaneye gidenlerin aksine kazanmışlardır. Birisinin bekârlığa vedası yapılırken diğerinin sarımsaklı mezeden yememesiyle dalga geçilir. Kazanmış olmalarının tatlı gülümsemesi yüzlerinden okunur. Nadir de olsa kederden de gidilir ancak bu sadece şımarıklıktan ibarettir, her zaman daha fazla istemelerinin bir sonucudur.

Meyhaneler daha sıcak ve sessizdir. Garsonun, aşçının kafaları da hafif çakırdır. Meyhaneye girilirken “Selamın Aleyküm” ile girilir. Perşembe yatsı ezanı öncesi sela okunurken müziğin sesi kapatılır. Sela bittikten sonra garson bir an gaflete düşüp müziğin sesini açar. Ezanın okunmaya başlamasıyla beraber bir elinde sigara olan, duvar kenarındaki masasında at yarışlarını takip eden orta yaşlı adam ellerini kulaklarına götürerek konuşmadan garsona ezan okunduğunu ima eder ve garson müziğin sesini kapatır. İçerisi zaten sessizdir, sela ve ezan okunmuyor olsa bile bir ekranda at yarışı, diğer ekranda futbol maçı, ellerinde iddia ve at yarışı bültenleri olan insanlar için sesler, çatal bıçak sesleri ve fonda çalan Müzeyyen Senar veya Kamuran Akkor’un yürekleri dağlayan sesleridir. Tabi bir de ara sıra içeriye girerken selam verenlerin sesleri. Restoranlarda gülüşen insanların ortamda oluşturduğu yapay kahkahalar birkaç saat sonra kaybolur. İnsanlar birbirlerine sahte nezaketler içerisinde gülümser, dinliyormuş gibi yapar. İçten içe birbirlerini kıskanırlar veya orada bulunma nedenleri sadece bir zorunluluğu yerine getirmektir. Keyfin olmasa bile orada onlarla beraber keyifli görünmek zorundasındır. Bağırarak konuşacaksın ki sesini diğerine duyurabilesin. Bu bağırış çağırış içerisinde ezan veya sela sesini duymana zaten ihtimal yoktur.

Meyhaneler, ticari kaygıları olsa bile bunu size hissettirmezler. Bir duble istediğinizde her zaman çok bariz bir biçimde ikinci çizginin çok üzerinde gelir. Burada 3 duble içmeniz, restoranlara göre 3 duble ve 1 tek içtiğiniz anlamına gelir. Bu biraz göreceli olabilir belki ancak biten biranızın ardından bir tane daha içip içmeyeceğinizi soran garsonlar size bir bardak daha fazla bira satmaktan ziyade sizin ihtiyacınız olduğunu bildiklerinden sorarlar. Hesaba bakma ihtiyacı hissetmezsiniz zira sizi kazıklamayacaklarını, kuver, bahşiş gibi ekstra maliyetleri hesabınıza çaktırmadan yerleştirmeyeceklerini bildiğinizden dolayı rahatsınızdır. Bahşiş istemsiz bir biçimde cüzdanınızdan zaten çıkar. Restoranlar buram buram ticaret kokar. Duble çok nadir çizginin üzerinde gelir, genelde çizgidedir, bazen de bir tık altında. 1 litre rakıdan 12 yerine 13 duble çıkartmayı bir maharet sayarlar. Hesabı öderken genelde masanıza gelmeyen kalemler olduğundan dolayı çakır keyif olsanız bile adisyona bakma ihtiyacı hisseder, kazıklanmamak için her seferinde tetikte olmak zorundasınızdır. Cepteki bozukları zoraki masaya bırakır, bazen tamamen boş geçersiniz.

Meyhanelerde kullanılmayan bir tuvalet vardır: “Kadınlar Tuvaleti”. Yasal zorunluluk gereği bulundururlar ancak kadınlar meyhanelere gitmediğinden dolayı kullanılmaz. Gitmemelerinin nedeni ise çok basittir aslında. O masalarda oturanların kadınlarla ilgili acı tecrübeleri vardır ve oraya gidenlerin en büyük ortak özelliklerindendir bu. Tecrübe geçmişte kalmış veya şu an hala yaşanıyor olabilir. Erkekler için kadınların varlığından kaçışın bir sembolü olduğu için yazılı olmayan kurallara göre kadınlar meyhanelere gitmez, gidemez. Restoranlarda denge önemlidir. Birkaç erkek rezervasyon yapmak isteseniz bile bazen mekâna alınmayabilirsiniz. Belki çok fazla erkek olduğunuzdan belki de tipinizden. Genelde kızlı erkekli olursunuz, çok fazla erkek olduğunuzda ise sevmeseniz bile ortama renk katsın diye kadınları çağırırsınız. 

İçerisinde paradoks bulundurmakla beraber yazımı “yolunuz bir gün meyhaneye düşsün” diyerek bitirmek isterim. Bunun beddua mı yoksa güzel bir dilek olduğuna mı ise siz karar verin…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İDRİS BEYİN'İN MEYHANESİ

ANLAMSIZ CÜMLELER

ÖLMEK İÇİN ERKEN