SEN VARSIN


Bazen öyle bir bakıyorsun ki, bildiğim ne varsa beynimin en ücra köşelerine kaçıyor, dilim lal oluyor. Kendimden şüphe ediyorum, varlığımın seni mutsuz ettiği hissine kapılıyorum. Ki yapmak istediklerim bunların tam tersi. Seninle konuşmak istiyorum, sonsuza kadar konuşmak. Anlatmak istiyorum, hiç susmadan konuşayım ki nazik sen de, gözlerini benden alama. Dolaylı da olsa gözlerime bakabil, ben de ela gözlerinin içerisinde nasıl bir belaya doğru sürüklendiğimi hissedebileyim. Bela ki nasıl bir bela, “aşk belası”. Varlığım seni mutlu etmesini, sen mutlu oldukça gözlerinin parıldamasını, gözlerin parıldadıkça mutlu olmanı ve beni mutlu etmeni, mutluluklarımızın birbirleri içerisine karışmasını. Sonsuzluğun içerisinde kaybolmayı istiyorum.

Bazen öyle bir konuşuyorsun ki, bir kelimesini bile kaçırmamaya çalışmanın endişesini yaşarken anlattıklarının büyüsüne kapılmayı bile atlayabiliyorum. Anne karnındaki ceninin kulağına gelen sesleri dışarıya çıktıktan sonra araması ve onu her duydukça sükûnete ermesi gibi ses tonunun beni en güvenli yerde hissettirmesi kimi zaman ağzından çıkacak tek bir kelimeye bile muhtaç edebiliyor. Her anlattığın, ruhumun bir noktasına dokunuyor. Bazen kendimi hüzünlü bir filmin sonunda ağlar gibi buluyorum. Kimi zaman kahkahalar içerisinde karnıma ağrılar girdiğini hissediyorum. Bazen de içimden haklısın demek geliyor ancak bunu sözle yapamıyorum, başımı sallıyorum ki sen daha çok konuşabil, bu mutluluğu bana daha fazla yaşat.

Bazen öyle bir gülüyorsun ki, hüzünleniyorum. Evet, garip olduğunun farkındayım ama hüzünleniyorum. Sanki senden önce hiç yaşamamışım gibi bir gün gelir de bu gülümsemenden mahrum kalırım ihtimali içimi kemiriyor. Moralim bozuluyor. Farkında değilsindir de, bana “Neyin var?” diye sorduğun zamanlar sen güldükten sonradır. Bana bu soruyu her sorduğunda korkuya kapılıyorum, acaba sana mutsuzluk mu veriyorum diye düşünüyorum. Sonra bir yolunu bulup seni tekrar güldürmeye çalışıyorum, sen güldükçe ben tekrar hüzünleniyorum. Kısır döngü içerisinde buna devam ediyorum. Ne kadar güzel bir kısır döngüdür bu!

Bazen öyle kokuyorsun ki, boynuna yaklaşıp içime buram buram çekmemek için kendimi ne kadar zor tutuyorum bir bilsen. Bazen dediğime bakma her zaman çok güzel kokuyorsun, onca insan arasında bile seni ayırt edebiliyorum. Başka kimseler olmadığında, yani parazit kokular hiç olmadığında, sana usulca yaklaşmak, burnumu boynuna hafifçe değdirmek, annenin süt kokulu bebeğini koklaması gibi içimi senin kokunla doldurmak istiyorum. Hava soğukken içimi ısıtıyor, sıcakken de içime su serpiyor o tatlı kokun.

Bazen öyle bir susuyorsun ki, bundan sonra bana hiç bakmayacağını, benimle hiç konuşmayacağını, bana hiç gülmeyeceğini, kokunu benden mahrum bırakacağını hissediyorum. Sensizlikten, kitaplarda okuduğum ama daha önceden gerçek hayatta hiç görmediğim aşkı kaybetmekten çok korkuyorum. Ama o kadar tatlı korkuyorum ki, korkumun için de bile sen varsın.   

Yorumlar

  1. Aşk yorar... Zaman aşk olur aşk zaman... Özgürlük, tutsaklık olur; tutsaklık özgürlük... Sonsuzluk mavi olur, mavi sonsuzluk... Denizin mavisiyle, gökyüzü mavisinin birbirine karıştığı o sonsuzluk... Hiç geçmeyecek...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İDRİS BEYİN'İN MEYHANESİ

ANLAMSIZ CÜMLELER

ÖLMEK İÇİN ERKEN