SENİ ALDATTIM

Yalan söyleyemeyeceğim, dün seni aldatmaya teşebbüs ettim. Dur, sinirlenme, beni bir dinle. Aldatmanın da bir mazereti olur mu diye düşünme, ben de öyle zannediyordum ama varmış meğerse ki. Hani eski Türk filminde göz açık üç kağıtçı adam her seferinde kandırıyordu ya saf köylüyü, yaptım ama sor bir kere neden yaptım diye ve her seferinde de köylüyü kandırmayı başarıyordu. Seni kandırabilir miyim bilmiyorum ama bir sor, lütfen bir sor.

Teşekkür ederim sorduğun için.

Biliyorsun ki seni uzun yıllardan beri seviyorum ve birlikteliğimiz de aslında daha biz doğmadan başladı belki de, biz birbirimize yazılmıştık. Lütfen dur, sakin olmaya çalış, daha cümlelerimin başındayım. Madem daha doğmadan birbirimiz için yazıldık yine de seni neden aldattım öyle mi? Bölmeden dinlersen eğer beni ve biraz da sakin kalmaya çalışırsan anlatıyorum işte. Biz birbirimiz için yaratıldık diyordum.

Bebeklik arkadaşımdın önceleri benim. Annem beni uyutur giderdi komşulara, uyandığımda bilirdi ki sen benimle ilgileneceksin. Gönlü rahattı ki zaten her seferinde sen de beni sakinleştirmeyi başarıyordun. Aslında sadece ve sadece senin yüzüne bakmak bile benim için bir huzur kaynağıydı. Kimsenin görmediği kanatlarını yalnızca ben görebiliyordum. Bebekken belki de pek fazla kalbe dair duyguların farkında değildim ancak bilinçaltım yine de senin için çalışıyordu, her yerde sen vardın benim için, her yerde.

Ergenlik öncesi dönemlerde oyun arkadaşım oldun benim. Mandallardan yaptığım yollarda arabaları sen de benimle beraber sürdün, bazen mandallarla bombeli olarak yaptığımız duraklarda otobüslerimizi arka arkaya dizdik. Yolcu bekliyorduk, sen arkamda kalıyordun her seferinde ve beni hiç geçmiyordun. Bir çocuk için az bir şey mi önde olmak. Okulun düzenlediğin birkaç otobüsün olduğu gezilerde bağırmıyor muyduk beraber “Birinci gittik heeey Allah, birinci geldik heey Allah” diye. Ardı ardına otobüslerden hangisinin önce hangisinin sonra gideceği konusunu konuşmak çok garip gibi değil mi sanki şimdi ama sen o çocuksu çekişmelerin yapıldığı dönemlerde bile oyunlarda hep arkadaki otobüste oldun ve beni geçmeye hiç çalışmadın.

Bacaklarım yorgunluktan harap olana kadar basket oynadığım ergenlik zamanlarında az mı eşlik ettin bana. Yaptığımız tek teke maçlarda ben çok iyi olduğumdan mı yoksa beni mutlu etmek için mi bilmiyorum ama bana her seferinde yeniliyordun. Birer takım olurduk ikimizde, ne alakaysa Muratpaşa Belediyesi olurdum ben, o zamanlar basketbolda birinci ligde olan mütevazi bir takımdı. Sen ise güçlü bir Avrupa takımı olurdun. Önceleri büyük fark açardın bana, ondan sonra ise inanılmaz bir dönüşe imza atardım ve ben kazanırdım. Az önce söylediğim nedenlerden başka acaba her seferinde benim bir Türk takımı seçmem senin ise yabancı bir takım seçmenden dolayı milliyetçilik duyguların kabardığından mı yeniliyordun bana yoksa? Yok ya, ergen çocuk ne anlar milliyetçilikten, hem öyle bir duygu olmuş olsa en baştan Türk takımı seçerdin zaten. Anlıyorum ki işte hep beni mutlu etmek içindi.

Sen de korktun değil mi beni kaybetmekten o dengesiz ergen dönemlerimde. Haklısın, senin kaybedecek bir şeyin yoktu ama nedendi peki bu çaba? Tamam tamam, ben devam edeceğim. Seni neden aldattığımı açıklayacağım sana, biraz daha sabret.

Belki de en büyük korkuyu üniversiteyi kazandığım zaman yaşadığını anımsıyorum nedense. Ne kadar da yalvarmıştın bana değil mi üniversiteye gittiğin zaman beni unutacaksın, başkalarına bakacaksın, şu ana kadar sadece ben vardım ama artık başkaları da olacak diye. Kaybedeceksen bir şeyin gerçekten yoksa keşke o zamanlar bıraksaydın sen de beni, belki zor olacaktı ayrılık ama şimdiki gibi aldatılmış da olmayacaktın. Sen de geldin dayanamadın benimle, gelmeseydin ne olurdu ki? Gerçekten de sürekli beraber olmak ilişkileri yıpratabiliyormuş, keşke o ana kadar biraz ara verebilseydik birbirimize ama olmamıştı. Farklı şeyler denemek istediğimde her seferinde güzel yüzün geliyordu aklıma ama denemeliydim de. Örneklem sayımı arttırmalı eğer gerçekten de seninle mutlu olacaksam buna diğer deneklerle kıyasladıktan sonra karar vermeliydim. Sana o kadar alışmışım ki ilk denemem yalnızca iki hafta sürdü. İtiraf ediyorum bunda beni her gece aramanın payı da vardı ama sana olan tutkum alışkanlıktan öte bir muhtaçlık barındırıyordu.

Yine denedim, bu sefer ki biraz daha uzun sürdü ama senin yüzün, ah o senin güzel yüzün yok mu benim huzur kaynağım, her denemem de karşıma çıktı. Seni bırakamadım, kahretsin ki seni bırakamadım. Belki de o zamanlar bırakmalıydım şu anki kadar acı çekmemek, bu kadar düşmemek için o anlarda bırakmalıydım. Aslında bu zamanlarda değişti hislerim, ancak daha da uzun süre seninle ayrı kalmam gerekliydi sana karşı olan hislerimi tartabilmem için.

Ağlama lütfen, lütfen. Anlıyorsun sen de sanırım yavaş yavaş beni. Anlamak da yetmiyor bazen, beni anlasan ne olacak ki?

Hatırlıyorsun değil mi benim için efsane o beyaz tenli güzelliği, belki de tam anlamıyla ilk defa o zaman seni unuttum ben aslında. Onun yanında geçirdiğim zaman zarfınca hiç anımsamadım seni biliyor musun? Onun elini bir defa bile tutmadım, tutamadım, benim gibi bir mahlukun eli nasıl olurdu da böyle doğa üstü bir varlığın elini tutabilirdi ki? Sadece yürüdüm onun yanında, nefesinin sıcaklığından faydalanabilmek için olabildiğince sokuldum yanına, içime çektim onu koklaya koklaya… Bendeki köpek potansiyelini anlamış olacak ki o da bana hayvan gibi davrandı sonunda. Seni tamamen içimden çıkartmama neden olan kişiyle tüm yaşam boyunca beni sana mahkum edenin aynı kişi olması ne kadar da ironik değil mi?

Tüm bu denemelerime bir biçimde göz yuman sen, nasıl oluyor da şimdi beni nasıl olur da aldatırsın diye haykırabiliyor. Evet, ondan çok hoşlandım. Sana olan nefretim git gide açığa çıkıyor farkında mısın bilmiyorum. Onunla ilk ve son buluşmamızı hatırlıyorum. Senin yüzünden konuşamadım onunla, kesinlikle senin yüzünden. Yakamı bırakmayacağını biliyordum, beni tutup aşağılara çekeceğini biliyordum, bunu ona en başında anlatmak da olmazdı zira o da çekinirdi, daha en baştan başlamazdın. Ben de hiç başlamadım bile, kabuğuma çekildim, çaresizlikten büzüldüm, eve gelince içime akan gözyaşlarım artık dışarıya akan gözyaşlarımı sen değil ben sildim.

Tüm hayatım boyunca benimle oldun ama ben artık bu ilişkiyi sürdürmekten yoruldum. Bu ilişki için çabalamaktan yoruldum. Sen benim ne beşiğimi salladın, ne mandallarla yol yaptın otobüsçülük oynadın, ne basket oynadın, ne arkadaşım oldun ne de sevgilim oldun. Bırak beni istemiyorum artık seni. Onu istedim ama o da yok, belki de bana bu kadar musallat olmasaydın, ona hayran hayran
bakışlarımdan anlayacaktı o da beni ama hayır. Aradan aylar geçtikten sonra senden izin alarak konuştum onunla ama iş işten çoktan geçti.

Bundan sonra gözünden akan yaşlar da beni kandırmaya yetmeyecek, kapatacağım ben de sana artık gözlerim, döneceğim sırtımı sana.

Seni aldattım, pişman değilim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İDRİS BEYİN'İN MEYHANESİ

ANLAMSIZ CÜMLELER

ÖLMEK İÇİN ERKEN