ŞARKI

Hayatımızda ilk kez alışveriş merkezine gitmek için arkadaşımla beraber yola çıktık. Yaşadığımız küçük şehirde pasajlar haricinde ihtiyaç duyulabilecek neredeyse her şeyin var olduğu böyle bir alışveriş merkezi yoktu ki pasajlar da bize sıradan geliyordu. Hem pasajların içinde zincir halinde bulunan bir hamburgerci de yoktu. Şehir merkezinden küçük ilçeye doğru minibüsle yol alırken bir şarkı çalmaya başladı. Günün şarkısı bu olsun, bu şarkıyı her dinlediğimizde aklımıza bugün gelsin dedik. Kendi başıma kıyafet aldığım, hamburgerin etini ikide bir masaya düşürdüğüm, alışveriş merkezinin içerisindeki çocuklar için yürütülen trene aval aval baktığım, benim için ilklerin olduğu bir gün geride kaldı. Dönüş yolunda, daha sonra televizyonda veya radyoda belki de defalarca çalmıştır o şarkı ama hangi şarkıyı seçtiğimizi hiç mi hiç hatırlamıyorum.
 
Hayatımda ilk kez sevgilimle beraber kafeye gitmek için yola çıktık. Bu ne kadar da büyük bir olaydı o zamanlar. Bu dönemle mi yoksa yaşla mı alakalı bilemiyorum. Acaba şu anda da ortaokuldaki bir erkek için kızla kafeye gitmek sıra dışı bir olay mı? Sanırım bunu anlamak için çocukluğumun geçtiği şehre dönüp oraları incelemem lazım. Yuvarlak masada, sandalyelere karşılıklı olarak oturduk. Burada şunu da belirtmem gerekir ki ilk kez sevgilimin olmasının yanı sıra ilk defa bir kafeye gidiyordum. Menüye baktık, cebime en uygun çay vardı, o an paraya kıyıp, biraz da havalı olması için neskafe söylemek istedim ama karnım ağrır korkusuyla çayda karar kıldım. O da bana uydu, çay söyledi. Keyifli bir gündü, utana sıkıla da olsa elini tuttum, elim yandı, yanaklarımın kızardığını hissediyordum ama onun yanaklarının da alev kırmızısı olduğunu görünce rahatladım. Biraz gevşedikten sonra çalan şarkıya kulak verdik, el ele dinlediğimiz ilk şarkıydı. Bu bizim şarkımız olsun, bundan sonra bu şarkıyı her duyduğumuzda el ele tutuştuğumuz o an aklımıza gelsin dedik. İlk defa bir kızın elini tutmak çok heyecanlıydı lakin ertesi gün ikimizde hangi şarkının çaldığını hatırlamıyorduk.
 
Hayatımda ilk kez bu kadar dolu tribünler önünde basketbol oynuyordum. Lisedeyseniz, saçlarınız akranlarınıza göre hafif uzunsa ve basket takımında oynuyorsanız siz de lisenin en popüler delikanlılarındansınızdır. Ben öyle değildim, sıradan kısa saçlarım, basketbol oynamak için oldukça kısa bir boyum vardı ve lise basket takımında olmamın ihtimali dahi yoktu. En azından ara sıra da olsa beden eğitimi derslerinde salonda basket maçı yapardık. Sınıf ortalamasının biraz üzerinde olmalıydım ki yedek de olsam beni de sınıflar arası basketbol turnuvasına dâhil ettiler. İlk iki maç sonunda 1 galibiyetimiz vardı ve gruptan çıkmak için son maçta grubun favori takımını yenmemiz gerekiyordu. Fena da oynamadı bizim çocuklar o gün, yalnızca birkaç sayı gerideydik ve maç sonunda yenildik ama ezilmedik diyebilirdik. Diğer maçlarda olduğu gibi yine as oyunculardan birisi faulden oyun dışı kalınca son birkaç dakika oyuna girdim. Bir o tarafa bir bu tarafa koşarken 3 sayılık çizgini gerisinde top elimde kaldı, fırlattım ve girdi. Daha sonra iki tane daha attım o çizginin gerisinden ve maçı biz kazandık. Yaşadığım heyecanı, gururu, öz güveni düşünebiliyor musunuz? Ertesi gün ilk teneffüste sıramda sabah mahmurluğunu atmaya çalışırken, kokusunu içime çekmekten keyif aldığım, her gün keşke benim yanıma otursa diye dua ettiğim kız geldi. “CD player”’ına bağlı az önce kendi kulaklarındaki kulaklıları çıkartıp benim kulaklarıma taktı, bağırarak bu şarkı senin şarkın olsun, bundan sonra bu şarkıyı ne zaman dinlersen dünkü kahramanlığın aklına gelsin dedi. Gülümsedim, şarkıyı sonuna kadar dinledim büyük bir heyecanla. O akşam aynı şarkı çalıyordu radyoda ancak nereden bu şarkıyı hatırladığımı anımsayamadım, sonrasında hiç aklıma bile gelmedi.
 
Bir şarkı var, sözlerini burada yazmak istemiyorum ki önemli de değil zaten. Bu şarkıyı her duyduğumda seni ilk gördüğüm an aklıma geliyor. Şarkıyı duymak için eskisi gibi radyo veya televizyon başında da beklemiyorum. Her gün mutlaka birkaç kez dinliyorum. Her dinlediğimde seni ilk gördüğüm anda farklı bir nokta keşfediyorum. Dinledikçe fotoğraf kare kare derinleşiyor, en ince detaylar bile beliriyor zihnimde. Sol gözünün önünde duran ve bakışlarını rahatsız eden birkaç tel saçını sağ elinle, kulağının arkasına atışın, sağ kirpiğinden kopan tek bir parçanın tam da sen dudaklarını dilinle hafifçe nemlendirirken dudağının ucuna gelişi ve az önce kulağının arkasına saçlarını götürdüğün el ile dudağındaki tek kirpik tanesini almaya çalışın. Benimle tokalaşmak üzere elini uzatırken az önce dudaklarınla hafifçe ıslanmış olan ellerini kurulamak için tişörtüne dokunuşun, krem rengi tişörtünde beliren ıslaklık ve bunun farkına varınca etrafa çaresizce bakışın, tam elimi sıkarken acaba elim nemli kaldı mı diye düşünürken gözlerini benden kaçırışın ve daha nice detaylar.
 
Hayatındaki hatırlanması gereken anların hangisi olmasına sen karar veremezsin, bilinçaltı yapar bunu. Defalarca bu benim şarkım olsun ve o anı hatırlayayım dedim ama olmadı. En uygun zamanda en uygun şarkılardı, en azından ben öyle düşünmüştüm. İşin garibi bana seni hatırlatan şarkıyı, ilk gördüğümde dinlememiştim ya da baş başa da dinlememiştik. (keşke bir gün olabilseydi)
 
Az önce o şarkıyı tekrar dinledim ve yeni bir detayı daha fark ettim, seni gördüğüm ilk an sana âşık olmuştum.
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İDRİS BEYİN'İN MEYHANESİ

ANLAMSIZ CÜMLELER

ÖLMEK İÇİN ERKEN