ANLATAMAMAK

Sözcüklerin arkasına sığınmak ne kadar da zor. Kaç gündür seni anlatıyorum ama seni tasvir edemiyorum bile. Evet, saçlardan, gözlerden, dudaklardan bahsediyorum ama senin saçların, gözlerin, dudakların öyle değil ki. Korkuyorum açık açık seni anlatmaya, başkalarının seni bilmesine, bu satırlar senin için demeye, seni seviyorum diye haykırmaya. Hâlbuki sevmek kötü mü ki?
Yaşın ilerledikçe aşkın kaybolduğu tamamen yalan. Aşık oluyorsun, seviyorsun, belki yirmili yaşlardakinden çok daha fazla tutku içerisindesin. Ancak aradaki tek fark maalesef biraz mantıklı düşünmeye çalışıyor olmak, etraftakiler ne der korkusuyla yaşamak, dizginleri koy verememek.
Şu anda yaşama heyecanımın seni bir kez daha görebilmek ihtimali olduğunu söyleyebilmeyi, içimin, aşkı keşfetmeye başlamış ilkokul çocuğunun, dansa davet oyununda sıra kızların ayağına gitmeye geldiğinde ismini bilmediği bir duygu ile sürekli ona gitmesi, kızlar erkeklerin ayağına giderken sıra o kıza geldiğinde kendisine gelmesini beklemesi, ona gelmediği bir tur sonunda sonraki ilk teneffüste o küçük kıza “bana gelmezsen ölürüm” derken ki tutkusu ile dolu olduğunu itiraf edebilmeyi ne kadar da çok isterdim.
Sana da bazen kızmıyor değilim, neden çıktın ki karşıma? Ne güzel öylesine yaşıyordum işte, sabahın köründe uyanıyordum, tüm günümü işte harcadıktan sonra yorgun argın gelip evde televizyon karşısında pinekleyip erkenden yatıyordum ertesi sabah yine erken kalkmak için. Dertsiz, tasasız, bir balıktan farksız yuvarlanıp gidiyordum işte. Şimdi sabahın köründe kalktığımda, gözlerimi açtığımda seni görememek, ilkokula başlayan çocuğun ilk okul gününde annesini yanında görememesi gibi korku içerisinde bırakıyor beni. Ağlayasım geliyor o çocuk gibi benim de. Sensiz her başladığım gün benim için o küçük çocuğun korkusuyla aynı. İşten eve geldiğimde seni evde göremeyecek olduğumu bilmek ise ayrı bir zulüm benim için.
Sevmek ne kadar da ağır bir büyük ama bunu anlatamamak daha da fazlası. Seni sevmeye, bunun tatlı ağırlığı altında ezilmeye devam edeceğim ciğerlerime hava dolduğu sürece. Anlatamamaya nasıl katlanırım bunu bilemiyorum. Bir vadiye giderim belki kimsenin olmadığı ve sana ne kadar aşık olduğumu anlatırım. Beni dinleyen bir kuş belki derdimi anlatır sana.
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İDRİS BEYİN'İN MEYHANESİ

ANLAMSIZ CÜMLELER

ÖLMEK İÇİN ERKEN